Yan Yatmış Olan Dev Gezegen ￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣ ❪Uranüs / Anu❫ ❖ Teleskopla keşfedilen ilk gezegen olan Uranüs, adını hem Sümerceden hem de yunancadan alıyor. Kadim Sümer Tanrisi Anu'dan alan Uranüs gezegeni tam anlamıyla gariplikler gezegenidir. Bizi saşırtan bir kac bilgi ile onu yakindan tanıyalım ➤ Uranüs Gezegeni tam anlamıyla yan yatmıs bir durumda. Bunun nedeni erken devirlerde bir başka gezegenle yaşamıs oldugu bir carpısmadan kaynaklanıyor. Gezegenin kutupları Dogu-Batı yönündedir. ➤ Uranüs, diğer gezegenlerden farklı olarak 98° yana yatmış olduğundan bir mevsim yaklaşık 21 yıl sürer. Ayrıca bir yarısı 42 yıl Güneş alırken, diğer yarısı 42 yıl karanlıkta kalır! ➤ Rengi Mavi-Yesil olan Uranüs Gezegenin 1 yıl yaklaşık 84 Dünya yılına eşittir. ➤ Tıpkı Venüs gibi Uranüs’te Doğu'dan Batı'ya dönmektedir. Bu Dünya ve diğer birçok gezegenin dönüş yönünün tersidir. ➤ Uranüs’te günler oldukça kısa sürmektedir. Bir gün Dünya saatiyle 17 saat 14 dakika sürer. Gezegenin dönme ekseni, yörüngesel düzlemine neredeyse paralel olan bir açıyla eğrilmiş ve Uranüs’ün, zeminde yuvarlanan yuvarlak bir mermer gibi görünmesine neden olmuştur. ➤ Güneş sistemindeki tüm dev gezegenler gibi Uranüs’ün de halkaları bulunmaktadır. Uranüs’ün toplam 13 halkası bulunuyor. ➤ Üranüs'ün tabiri caizse garip ve vahşi bir hava durumu bulunuyor. Dünya gezegeninde sıvı su şeklinde yağmurlar yağar. Venüs ise yere ulaşmadan buharlaşan asit yağmurları yagar. Fakat Uranüs gezegeninde yagmur olarak elmas yağmaktadır. ➤ Uranüs Bazı Dönemler Güneş Sistemindeki En Soğuk Gezegeni Oluyor. Atmosfer sıcaklığı -224 santigrat derece (-371.2 ° F) olan Uranüs, Güneş’ten ortalama 2,9 milyar kilometre (1,8 milyar mil) uzaktadır ve zaman zaman Güneş sistemindeki en soğuk yerdir

ÇÖPLERİ NEDEN ROKETLERLE GÜNEŞ'E YOLLAYIP YAKMIYORUZ? ❖ Gelecek nesilleri olumsuz etkileyecek olan iklim değişikliğinin en büyük sebeplerinden biri insanların atıkları. Peki bu atıkları roketlerle Güneş'e gönderip yakamaz mıyız? ❖ Son zamanlardaki iklim değişikliğinin, gelecek nesillerimizi olumsuz bir şekilde etkileyecek olduğu aşikardır ve bu duruma sürüklenmemizin en büyük nedeni insanoğlunun atıklarıdır. Teknolojiyle birlikte yarattığımız atık skalamız da oldukça artmaktadır. --- Peki teknoloji bu kadar gelişmişken yarattığımız bu çöp dünyasını neden roketlerle birlikte güneş'e yanmaya göndermiyoruz? ❖ Şu anda, gezegenimizde 8 milyar civarı insan yaşamaktadır ve bütün bu insanların oluşturdukları atık miktarı hesap edecek olursak dünya genelinde her yıl 2,1 milyar ton çöp üretiliyoruz ve bunların sadece yüzde 16'sını geri dönüştürebiliyoruz. Yüzde 46'sını ise geri dönüştürülemeyecek şekilde atılıyoruz. (tabii ki bir kısmı da oraya buraya atılıyor.) oldukça fazla, değil mi? ❖ Uzaya gönderdiğimiz roket teknolojisine bakacak olursak insanlık olarak 1950'lerden dünya'dan kaçabiliyoruz. Şimdi bu cümlede basitmiş gibi görünen bu olay aslında şu şekilde işlemektedir: --- "Dünya sabit değildir, ancak güneş'in yörüngesinde yaklaşık 30 km/s hızla döner ve biz bir cismi dünyadan kaçırabilmemiz için dünya ile sabit bir yörüngeye gönderdiğimiz düşünürsek yaklaşık 7,9 km/s . dünya'nın yerçekiminden tamamen kurtardığımızı düşünürsek 11.2 km/s bir hıza ulaştırmamız gerekmektedir." ❖ Bu rakamları baz aldığımızda Ariane 5 roketi gibi bir aracını uzayda bir yörüngeye sokmak için yaklaşık 200 milyon dolar harcamamız gerekiyor. Bu roketi yaklaşık 7.000 -10.000 kg'lık değişen bir yük ile doldurduğumuzda dünyadan uzaya götürmek için kilogram başına yaklaşık 41.000 abd doları harcamamız gerekmektedir. Bu durumu matematiğe döküp kabaca hesaplayacak olursak: --- 1 senede 2.100.000.000*1000/10000 = 210.000.000 tene roket fırlatmaz gerekmektedir. --- Her fırlatış için ise 210.000.000*200.000.000 = 42.000.000.000.000.000 (42 katrilyon) dolar para harcamamız gerekmektedir. ❖ Birkaç plastik ambalaj ve bir veya iki şişe için ağır bir bedel. önümüzdeki on yılda, spacex gibi şirketler ne kadar da daha ucuz roketler üretse de biz insanlık olarak böyle bir organizasyonu gerçekleştireceğimizi sanmıyorum

Küçük Ayı Ve Kutup Yıldızı ￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣ ❖ Demirkazık, Polaris, Şimâl yıldızı yada Kutup Yıldızı olarak da bilinen ve Küçük Ayı Takımyıldızı'nın en parlak üyesi olan bu yıldızı, gökyüzünde bulmak hiçde kolay degil... ❖ Yön bulmamıza yarayan ancak (Denizciler, askerler ve doğa sporları tutkunları hariç) hemen hemen hic birimizin bulamadığı, buldum diyenlerin de genelde yanlış yıldızı gösterdiği bir yıldızdır Kutup Yıldızı. ❖ Dünya’dan 432 ışık yılı uzaklıkta bir çift yıldız. Tabi biz, büyük olan yıldızı görüyoruz. Güneş’in 48 katı bir çapa sahip olduğu biliniyor. Yüzey sıcaklığı ise yaklaşık 5900 santigrat derece. Çift yıldız dedik evet, buradaki ikinci yıldız ise Sarı Cüce de denilen G tayf türünde Güneş benzeri bir yıldızdır. Yani bizim masum Güneş'imizle aynı kimyasal yapıya sahip. Belkide etrafında dolanan gezegenlerde yaşam filizlenmiş de olabilir. ❖ Kutup yıldızı Dünya’nın dönüş ekseni üzerinde yer alıyor. Bu yüzden, Dünya dönse de tam dönüş ekseni doğrultusunda olduğu için hep aynı yerdeymiş gibi görünüyor. Gezegenimizin her 25.000 yılda bir yaptığı yalpa döngüsünü hatırlatırsak, Kutup Yıldızı’nın yavaşca yerinden kaydığını ve bir süre sonra kuzeyi göstermez hale geleceğini görebiliriz. Neyse ki, bunu ne ben, ne de torunlarımın torunlarının torunları (hatta onların da torunlarının torunları) göremeyecek. Onun yerine 12.000 yıl sonra Kutup Yıldızımız olarak Vega¹ Yıldızı olacaktır... ❖ Sadede gelelim; Kutup Yıldızı öyle parlak bir yıldız değil. Yanlış bir şekilde maalesef gökyüzünün en parlak yıldızı olarak anlatılıyor Kutup Yıldızı. Ancak, gökyüzündeki gözle görülen yıldızların parlaklık sıralamasında ilk 20 yıldız arasında bile değildir. Diğer yıldızların parlaklıkları arasında kolayca gözden kaçırılabilecek kadar soluk görünür. Tabii, Kutup Yıldızı gerçekte çok parlak aslında ama, bize o kadar uzak ki, Dünya’dan öyle ışıltılı görünemiyor malesef. Gökyüzünde bulmak zordur, çünkü yaklaşık 1.9 kadir parlaklığı ile sehir ışıkları arasında kolayca kaybolabilir. ❖ O nedenle, Kutup Yıldızı’nı bulmak icin Büyük Ayı (Ursae Major) takımyıldızını oluşturan “Kepçe”nin kenar kısmındaki iki yıldızı kullanırız. Kepçenin kenarını oluşturan yıldızlar arasına bir çizgi çekerek, çizgiyi bu iki yıldız arasındaki mesafenin 5 katı kadar (küçük kepçenin sapına doğru) uzattığımızda, Küçük Ayı (Ursae Minor) takımyıldızının “sapında” onu görebiliriz. Zaten ışık kirliliği olan bir şehirde isek, göreceğimiz tek yıldız da o olur… ❪Vega¹; Çalgı (Lyra) Sisteminin en parlak üyesi. Mavi-Beyaz renkte olan Vega; bizden 26 ışıkyılı uzakta yer alıyor. Vega'nın en önemli özelligi; gelecekte insanlı uçuşların menzilinde olması ve olusum halinde olan gezegenlerinde yaşama uygun ortamların olacağıdır. A sınıfı olan Vega şuan 400 milyon yıl yaşında, ömrünün baharında olan bir bebek yıldızdır.❫

KAİNATIMIZIN SIRLARI (Evren) ❖ Uzay ve Büyüklükler, insanlığın en büyük merak konularından biridir. Evrenin yaşı, büyüklüğü, gezegenlerin yaşları ve büyüklükleri ile aralarındaki uzaklıklar, bilim dünyasının derinlemesine incelediği ve sıklıkla tartıştığı konulardan biridir.  Evrenin Büyüklüğüne Dair İlk Bakış ❖ Evrenin büyüklüğüne dair düşünmeye başladığınızda, bu büyüklüğü kavramak gerçekten zor olabilir. Ancak, birçok gözlem ve hesaplama sayesinde bilim insanları bu konuda bazı ilginç bilgilere ulaşmışlardır. 1) Evrenin Ölçeği ❖ Evren'in ölçeği, insan aklının ötesindedir. Evrenin büyüklüğünü ifade etmek için kullanılan birim "ışık yılıdır." Bir ışık yılı, ışığın bir yıl boyunca kat ettiği mesafeyi temsil eder. İşte bu büyüklüğü daha iyi anlatabilmek için bazı örnekler: --- Güneş Sistemi'mizin sınırları, Oort Bulutu olarak bilinen devasa bir bölgede son bulur ve bu bölgenin çapı yaklaşık olarak 1 ışık yılıdır. --- Dünya'dan en yakın yıldız olan Alfa Centauri'ye olan mesafe yaklaşık olarak 4.37 ışık yılıdır. --- Samanyolu Gökadası tahmini olarak 100 ila 150 bin ışık yılı çapındadır. Güneş, merkezden yaklaşık olarak 28.000 ısıkyılı uzakta deviniyor. --- Gözlemlenebilen (Bilinen) evrenin tahmini çapı ise 93 milyar ışık yılıdır. Bu sayılar, evrenin ne kadar büyük olduğunu anlamamıza yardımcı olurken, aynı zamanda insanlığın bu büyüklüğü kavramasının ne kadar zor olduğunu gösteriyor. 2) Evrenin Yaşı: Sonsuz Bir Geçmiş ❖ Evrenin yaşı da oldukça etkileyici bir konudur. Bu, gözlemler ve teorilerle hesaplanan bir değerdir. Evren'in yaşının temelinde, Büyük Patlama teorisi yatar. Bu teoriye göre evren, 13.8 milyar yıl önce bir patlama ile başladı. Patlamanın ardından evren, genişleyerek ve gelişerek bugünkü halini aldı. Bu teori, evrenin yaşının bu kadar büyük olmasını açıklar. 3) Gözlemler ve Veriler ❖ Evren'in yaşı, kozmik mikrodalga arka plan radyasyonu gibi gözlemler ve galaksi gözlemleri gibi verilere dayalı olarak hesaplanır. Bilim insanları, evrenin yaşını daha kesin bir şekilde belirlemek için sürekli olarak yeni veriler ve gözlemler kullanırlar. 4) Evrenin Büyüklüğü: Sonsuz Uzay ❖ Evrenin büyüklüğü gerçekten de insan zihninin sınırlarını aşar. İnsanlar için en büyük zorluk, bu büyüklüğü tam olarak kavramak ve görselleştirmektir. 5) Teleskoplar ve Gözlemler ❖ Evren'in büyüklüğünü anlamak için bilim insanları, uzay teleskoplarını kullanarak derin uzaydaki galaksileri incelemekte ve ölçmektedirler. Bu teleskoplar, milyarlarca ışık yılı uzaklıktaki nesneleri gözlemleyebilirler. Ancak, hala birçok sır ve keşfedilmemiş alan var. Evrenin sınırları hakkında daha fazla bilgi edinmek için gelecekteki gözlemler ve teknolojik gelişmeler beklenmektedir. Evrenin büyüklüğü ve yaşının keşfedilmesi, bilimin en büyük başarılarından biridir ve insanlığın evreni anlama yolculuğu hala devam etmektedir. Bu büyüleyici konular, bilim ve araştırma alanında sonsuz bir keşif potansiyeline sahiptir. 6) Gezegenler Arası Uzaklıklar: Boşlukların Derinlikleri ❖ Evren'in büyüklüğü ve içindeki gezegenler arası uzaklıklar, insanların hayal gücünü zorlar. Özellikle Güneş Sistemi içindeki gezegenler arasındaki uzaklıklar, korkunç derecede büyüktür ve bu uzaklıkları anlmak için bazı ölçüler kullanmamız gerekmektedir. Astronomik birim (AB), Güneş Sistemi içindeki gezegenler arasındaki uzaklıkları ölçmek için sıkça kullanılan bir birimdir. Bir astronomik birim, Dünya ile Güneş arasındaki ortalama uzaklık olarak tanımlanır ve yaklaşık olarak 149.6 milyon kilometreye denk gelir.

Denizaltında Süpersonic Seyahat ￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣ ❪Süperkavitasyon❫ ❖ "İstanbul-New York arası bir seyahattesiniz. Ucağınız Atlantik Okyanusu üstünde yol alırken siz de, ikram edilen içkinizi keyifle içiyorsunuz. Bir yandan konforlu bir yolculuğun tadını çıkarırken, bir yandan da koyu renkteki okyanusu ufak pencerinizden seyrediyorsunuz. Fakat O da ne? Okyanusun içinde siyah bir karaltı fark ediyorsunuz ve o sey, hızla ilerliyor ve sizi geçiyor.!" ❖ Bu bir fantazi değil. Gelecekte (8-10 yıl sonra) denizin içinde, jet savaş uçaklarıyla yarışabilecek hızlara sahip araçları görebileceğiz. Bu konuda, 1960'lı yıllardan beri ciddi çalışmalar yapılıyor. Süperkavitasyon'u en başarılı sekilde kullanan ülke, eski SSCB ve onun devamı olan Rusya Federasyonuydu. Ruslar, Shkval (Kasırga, Yaygara) adını verdikleri çok gizli bir torpili, 90'lı yıllarda denerken malesef bir kaza sonucu Kursk II adlı denizaltının içinde patlamış, 120'den fazla denizci ölmüştü. Fakat daha sonra Shkval torpili, denizin içinde 380km/sa hıza ulaştırmayı başardılar. ❖ Süperkavitasyon; sıvı içinden geçen bir nesneyi kuşatacak kadar büyük bir sıvı içinde gaz kabarcığı yaratmak için kavitasyon etkisinin kullanılmasıdır. Süperkavitasyon, cisim üzerindeki sürtünmeyi büyük ölçüde azaltır ve çok yüksek hızlara ulaşılmasını sağlamaktadır. Halihazırdaki uygulamalar çoğunlukla mermiler veya çok hızlı süperkavitasyon torpidoları ve bazı pervaneler ile sınırlıdır, ancak prensipte bu teknik tüm araçları kapsayacak şekilde genişletilebilir. Denizaltında Süper Sonic Patlama ￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣ ❖ Süperkavitasyonu silah haricinde, yolcu taşıma amacıyla proje başlatan tek ülke; Çin. Çin hükümeti, 2030 yılında hem deniz üstünde hem de denizaltında, saatte 200-400 km hızla gidebilen araçlar yapma rüyasında. Bunun bir adım sonrası ise, deniz içinde ses duvarını aşmak olacaktır. Eğer proje basarılı olursa Dünya bir kez daha "Küçülmüş" olacak....

(Bhārat Gaṇarājya) --- Bugünden itibaren Dünya genelinde artık HİNDİSTAN diye bir ülke ismi yok. ❖ Hindistan ya da resmî adıyla Hindistan Cumhuriyeti, 1947’de edindikleri bağımsızlığın ardından 1950 yılında bir anayasa hazırladılar ve resmi olarak tanınmaya başlandı. Dünya'nın satın alma gücü paritesine göre en güçlü 4. ekonomisine sahip olsa da halkın alım gücü ve yaşayış tarzı olarak pekte güçlü bir ekonomiye sahip oldukları söylenemez. (O denli kalabalık bir ülke ki, tabiri caizse iğne atsanız yere düşmez) ❖ Hindistan ismiyse eski Farsça’da İndus adından türetilmiştir. Bu isim İndus Irmağı ve çevresi için kullanılmıştır. Daha sonrasındaysa Republic Of India olarak ülkeye adını vermiştir. Fakat alınan yeni kararla birlikte ülkenin yeni ismi artık Bharat oldu. Bu isimse köken olarak aslında Hindistan isminin Hintçe yazımındaki "Bhārat Gaṇarājya‘dan" gelme. Ülkenin yeni ismi ilk kez resmi olarak bugün G20 zirvesinde kullanıldı. Artık gündelik dilde Hindistan olarak bahsetsek de ülkenin adı resmi olarak Bharat. ❖ Yeni ismin bir diğer ilginç sayılabilecek yanıysa Türkçe’de yer alan baharat kelimesi ile Bharat isminin benzerliği. Bilindiği üzere Hintliler aşırı derece baharatlı yemekler yapan ve tüketen bir ülke. Bu kapsamda Bharat isminin benzerliği de ayrı bir dikkat çeken durum. Son olarak “Bharat” ismi ise “besleyen toprak” anlamına geliyor.

Mavi Mermer Dünya ￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣ ❖ Dünya gezegenine hoş geldiniz, Güneş adında bir yıldızın üçüncü gezegenine. Dünya bir küre şeklindedir ve çoğunlukla kayadan oluşur. Dünya yüzeyinin yüzde 70'inden fazlası sudur. Gezegen çoğunlukla azot ve oksijenden oluşan nispeten ince bir atmosfere sahiptir. Mavi Mermer yada Mavi İnci olarak adlandırılan Dünya'nın öne çıkan resmi 1972'de Apollo 17'den alınmıştır ve Afrika ve Antarktika'yı öne çıkarmıştır. Her türlü en yaygın dağıtılan fotoğraflardan biri olduğu düşünülmektedir. ❖ Dünya, çapının yaklaşık 1/4'ü kadar olan tek bir büyük aya sahiptir ve gezegenin yüzeyinden, Güneş ile neredeyse tamamen aynı açısal boyuta sahip olduğu görülmektedir. Sıvı su bolluğu ile Dünya, yunuslar ve insanlar gibi potansiyel olarak akıllı türler de dahil olmak üzere çok çeşitli yaşam formlarını desteklemektedir. ❪Lütfen Dünya gezegeninde konaklamanızın tadını çıkarın.❫

❖ Başka gezegenlere gitme fikri, eski SSCB dönemine kadar uzanıyor. 1950'li yıllarda SSCB'nin en flash sloganı: --- "Haydi, Mars'a Gidelim.!" olmuştu. ❖ Zaman hızla akıp gidiyor ama insanlık sadece uydumuz AY'a ayak basabildi. Mars ve diğer gezegenlere adım atmak 20-30 yıl ileride olan bir hayal. Aşılmasi zor engeller, mühendislik sorunları ve zaman eksikliği var. Diyelim ki her sey yoluna gitti ve başka gezegenlere gidecek imkana kavuştuk. --- Peki, oraya herkes mi gidebilecek yoksa belli kişilik tipine göremi secilecekler? ❖ Bilim-Kurgu filmlerinde olduğu gibi, dileyen herkes maalesef başka gezegegenlere gidemeyecekler. Dünya dışı seyahatler söz konusu olunca katı kirallat hemen devreye giriyor. Ruhsal bozukluk yaşayanlar, agresif yada sert tabiatlı insanların aylarca kapalı bir kapsülün icinde kaldıklarını hayal edin. İclerinden biri mutlaka seyahati tehlikeye atacak bir eylemde bulunması kaçınılmaz olacaktır. İste bundan dolayı bilim insanları, gelecekte yapılması planlanan Ay, Mars ve diger gezegenlere gidebilecek "kisilik" tipini belirlemiş bulunuyorlar. --- Sadece 1 kişilik tipine sahip insanlar başka gezegende yaşayabilecek ❖ Virginia merkezli George Mason Üniversitesi'nden araştırmacılar, Mars gibi başka bir gezegende yaşamanın getirdiği zorlukları göz önünde bulundurarak en uygun kişilik tiplerini belirledi. ❖ Dünya dışında bir gezegende yaşam, bilim kurgu filmlerinden gerçeğe dönüşen bir hedef olarak önümüzde duruyor. Ancak bu uzak dünyalarda yaşam, sadece fiziksel değil, aynı zamanda kişilik özellikleri açısından da bir takım zorluklarla karşı karşıya. Araştırmacılar, Mars gibi bir gezegende "istikrarlı bir koloni" oluşturmanın gerekliliklerini göz önünde bulundurarak bu çalışmayı gerçekleştirdi. Mars'ta yaşamın temel ihtiyaçları olan hava, su, gıda üretimi ve atıkların uzaklaştırılması gibi kritik görevlerin yanı sıra her görev için gerekli becerileri de değerlendirdiler. Bu incelemeler sonucunda, dört farklı kişilik tipi tanımlandı: 1) UYUMLU --- Düşük rekabetçilik ve agresiflik özellikleri taşıyan bu kişilik tipi, katı rutinlere takılmamakla bilinir. 2) SOSYAL --- Orta düzeyde rekabetçi, dışa dönük ve sosyal etkileşime ihtiyaç duyan ancak katı rutinlere bağlı olmayan kişilikler olarak tanımlanır. 3) TEPKİSEL --- Orta düzeyde rekabet gücüne sahiptir ve katı rutinlere sıkı sıkıya bağlıdır. 4) NEVROTİK --- Yüksek rekabet gücü, son derece agresif ve değişikliklere uyum sağlama konusunda zorlanan bir yeteneğe sahiptir. ❖ Uzmanların açıklamalarına göre  "uyumculuk" kişilik tipinin, model süresince hayatta kalan tek kişilik tipi olduğu öğrendildi. Bu kişilik tipi, muhtemelen en yüksek başa çıkma kabiliyetine sahiptir. Diğer kişilik tipleri ise farklı derecelerde başarılı olmuştur. Araştırmacılar, gelecekteki çalışmalarda bu kişilik tiplerinin oranlarını ayarlayarak daha düşük bir başlangıç nüfus büyüklüğünün mümkün olabileceğini öne sürdüler.

❖ Messier 31 (M31, NGC 224) Andromeda (Zincire Vurulmuş Prenses) takımyıldızında yer alan dev bir gökada. Andromeda, gökadamıza en yakın sistemdir. Messier Albümü'n de ilk gökada olma ünvanına sahip. Andromeda, çıplak gözle görülebilen tek galaksidir. Andromeda bizden yaklaşık olarak 2.2 milyon ışıkyılı uzakta bulunuyor. ❖ Resmi adı M31 (NGC 224) olan Andromeda Gökadası, S(ar) tipi bir sarmal gökadadır. Gerçekten çok hoş bir görünüme sahip. Andromeda denince ilk akla gelen muhteşem görüntüsü ve her iki yanında duran iki büyük yoldaş uydu (M32 ve M110) cüce gökadalarıdır. Oldukca dinamik bir sistem ve her yil Samanyolu'ndan 2-3 kat daha fazla yeni yıldız üretmekte. ❖ Zincire Vurlmus Prenses Gökadası M31 gercekten bize cok yakın. Ve gittikce de yaklaşıyor. Evren'de bazen gökadalar bir birileri ile çarpışıp yeni bir gökada olarak varlıklarını sürdürürler. Gelecelte gökadamız Samanyolu benzer bir kader yaşayacak çünkü Andromeda son sürat üstümüze dogru geliyor. Hemde saniyede 140 kilometre ile. 4,5 milyar yıl kadar sonra ikili birleşerek yeni ve daha büyük bir gökcismi oluşturacak. Oluşacak yeni gökadaya şimdiden "Milkomeda" ismi verildi. Pek de güzel bir isim olmasa da gelecekte insanlar onu bu isimle bilecekler. Yada başka bir ad verirler. ❖ 260 bin ışık yılı genişliği ile (Samanyolu’nun 2.5 katından fazla) 1.3 trilyondan fazla yıldız barındıran Andromeda, yakınımızdaki bir dizi galaksiden oluşan Yerel Küme‘nin en büyük gökadası olsa da bilim insanları Samanyolu’nun içerdiği karanlık madde yüzünden daha büyük kütleli olduğunu düşünmekteler. Andromeda'da şuana kadar 35 karadelik kesfedildi. Bunlardan biri tam anlamıyla bir azman. Tam 5 milyar Güneş kütlesinde ve şuan etrafını kasıp kavurmakla meşgül. M31 Nasıl Gözlenir? ❖ Dediğim gibi, Andromeda gökyüzünde görebileceğiniz en harika nesnelerden biri. İzlemesi de oldukça kolay. Yeterince karanlık bir ortam bulursanız çıplak gözle bile ayırt edebilirsiniz. 2.2 milyon ışık yılı uzaklıktaki Andromeda çıplak gözle görebileceğiniz en uzak cisimdir. Aşağıda paylaştığım harita yardımıyla onu bulmanız oldukça kolay. Dogu-Güneydoğu ufkunda olan Andromeda'yi kesfetmeniz basit. Bir başka yöntem de, Kraliçe (Cassiopeia) takımyıldızını kullanabilirsiniz. Kraliçe’nin parlak yıldızların oluşturduğu ‘W’ şeklini seçmek oldukça kolay. Daha sonra yapmanız gereken Kraliçe’nin güneydoğusunda Andromeda takımyıldızının bir çizgi üzerinde sıralanmış 3 yıldızını bulmak. Ortadakinin (Miraç) üzerinde sıralanan iki yıldızı bulun. Andromeda en üstteki yıldızın üzerinde kalıyor.Yine Andromeda takımyıldızını Pegasus (Kahraman) takımyıldızının Büyük Kare’sini kullanarak da bulabilirsiniz. Kanatlı At’ın (Pegasus) Büyük Kare’sinden kuzeydoğuya baktığınızda Andromeda takımyıldızının en parlak üç yıldızının sıralandığını görürsünüz. Ortadaki Miraç’ı (beta Andromedae) tespit ettikten sonra yukarıda tarif edilen şekilde M31’i bulabilirsiniz. Andromeda Cüce Gökadaları --- M32 --- M110 --- NGC 147 --- NGC 185 --- And I --- And II --- And III --- And IV --- And V --- And VI --- And VII

DÜNYASAL DİLLERİN GELECEĞİ (Yeni Diller Doğabilir) ❖ Dünya'da kaç dil konuşuluyor? Dünya üzerinde konuşulduğu bilinen ortalama 7.000 dil vardır. Bunlardan bazıları daha küçük coğrafyalarda hatta bazen sadece küçük bir topluluk tarafından konuşulurken bazıları enginleri aşmış ve milyonlarca insanın iletişim kurabilmesine yardımcı olmuştur. --- Peki, günün birinde (kalıcı kalmak kaydıyla) baska gezegenlere gittiğimizde, yeni bir dil ortaya çıkabilir mi? Mesela Mars gezegeninde? Mars'ta Yeni Bir Dil Doğabilir ❖ Araştırmacılar, gelecekte Mars'ta yaşam kurması planlanan insanların yeni bir aksan yaratabileceği ve hatta yeni bir dil konuşabileceği görüşünde. Uzmanlara göre yakın temas ve izolasyon, yeni bir aksanın hızla gelişmesi için ideal koşulları yaratıyor. Kızıl Gezegen'de barınacak astronotların da birbirlerinin konuşmalarını ve davranışlarını ciddi biçimde etkileyeceği düşünülüyor. --- "Bir grup insanı izole ederseniz bu kişilerin, yeni bir aksanla konuşmaya başladığını görürsünüz. Yeni aksanın özellikleri büyük ölçüde birbiriyle etkileşime giren konuşmacıların dil özelliklerine bağlıdır." ❖ Milyonlarca kilometre uzağa gitmeye gerek yok. Bir kaç yıl önce Antarktika'da bir görev için kalan bilim insanlarının yeni bir aksanla konuşmaya başladığını keşfetmişti. Antartika'da görev yapan 11 araştırmacının sesleri kaydedilmiş, garip bir aksan kullandıkları tespit edilmişti. Bu gercekten çok ilginc bir durum. Bu kişilerin 8'i İngiltere'de doğup büyümüştü. Biri ABD'nin kuzeybatısından, biri Almanya'dan ve sonuncusu da İzlanda'dan geliyordu. Antarktika ekibinin sesleri 6 haftalık aralıklarla 4 kez kaydedilmişti.  Kayıtlar, grubun kelimeleri uzatarak telaffuz etmeye başladığını göstermişti. ❖ Ayrıca grubun "OU" sesini önceden boğazlarının arkasından seslendirdiği, Antarktika macerasının sonunda ise dudaklara yakın bölgeden çıkarmaya başladığı anlaşılmıştı. Araştırmacılara göre, kısa süre içinde yeni aksanların ortaya çıkma eğilimi, yüzyıllar sonra yeni bir Mars dilinin bile doğabileceğini düşündürüyor.

DÜNYA'DAN KAÇIŞ: KOZMİK FELAKET ❖ Bu gezegen bir gün bize yetmeyecek yada merakınız bizi başka Dünya'ları keşfetmeye, oralara yerleşmeye zorlayacak. Bu simdilik bir "hayal" olsa da, insanoğlu eninde sonunda uzaya yerleşecek. Üstelik Ay ve Mars gibi yakın gökcisimleriyle sınırlı kalmayacak. --- Peki Evren'de akıllı canlılara ev sahipliği yapan bu mavi küreyi neden terk edeceğiz? Bu mümkün mü yoksa ütopya mı? ❖ Dünya'yı "terk etmek" söz konusu olunca ilk akla gelen bunun sebebinin bir felaketten kaçmak olacağıdır. Gerçekten de gezegenimizin kendisinden kaynaklanabilecek yada uzaydan gelebilecek çeşitli tehlikeler var. Ancak o durumda hemen bavulunuzu toplayıp gezegeni terk etmek kolay değil. Nedeni, gidecek ne yerimiz var nede oraya götürecek teknolojimizin olmayışıdır. Bu nedenle yakın gelecekte herhangi bir felaketle karşılaşırsak, gezegeni terk etmek gibi bir lüksümüz olmayacak. Bunun yerine kalıp savaşmamız gerekecek. --- Gelecekte bizler için bekleyen ölümcül felaketler nelerdir? ❖ Şuan öngörülen tek felaket, Güneş'in yaşamının sonlarına yani 4.5 milyar yıl sonra Dünya'yı yutacağı gerçeği. Ama bundan önce 1 milyar yıl sonra güneşin parlaklığı okyanuslardaki suları buharlaştırmak olacak. Büyük ihtimalle insanoğlu o zamana kadar evrene yerleşmiş olacaktır. ❖ Göktaşı çarpmaları gelecekte bizi tehdit edebilecek tehlikeler arasında en iyi bilineni ve gerçekçi olanı. Jeolojik devirlerden beri her 100 milyon yılda bir 10-15 km çaplı astereoid çarpmakta ve kitlesel yok oluslara neden olmaktalar. Yaşam ortaya çıktıktan sonra toplam 45 toplu yokoluş gerçekleşmiştir. ❖ Bir diğer felaket, gezegenin kendisinden kaynaklanabilecek bir takim doğal afetler vardır. Volkanlar ve Süper Volkanlar. Volkan patlamaları bölgesel olsa da bazı büyük patlamalar küresel çapta etkili olabilir. 75.000 yıl önce meydana gelen bir patlama neredeyse insan soyunun tükenmesine neden oluyordu. Patlamadan sonra bir kaç bin bireyin kaldığı tahmin ediliyor. ❖ Asıl korkmamız gereken böyle doğal felaketlerden çok insanin kendi soyunu yok etme potansiyeli.Türümüzün varlığını sürdürebilmesi için gereken kaynakları hızla yok ediyor ve kirletiyoruz. Nükleer silahların kullanımı halinde Dünya üzerinde canlı namına hic bir şey kalamaz. Dünya'nın her hangi bir yerinde 3 tane "Kobalt" nükleer bombası patlatılması halinde, dünya üzerinde bildik hayata elveda dememize yetecektir.

❖ Dünya'nın %72'si su ile kaplı olması onun "Su zengini" bir gezegen yapmıyor. Ay'dan daha küçük olan Jüpiter'in buzlu ayı Europa'da bizden iki misli suya sahip. Küresel Isınma ve insan nufus artışı dünya ülkelerinin temiz su kaynaklarını hızla tüketiyor. ❖ Bilim insanları, 2030 yılına yaklaştıkça ülkeler arası su göçleri yaşanacağını bildiriyorlar. Şimdiden su üretim havzaları ve ona bağlı ülkeler arasında stres belirtileri görülüyor. Dünya'nın her yerinde, gerilimin yüksek olduğu pek çok örnek var.

SÜPER DÜNYALAR"DA YAŞAMAK (Hormonlu Gezegenler) ❖ Güneş Sistemi dışındaki gezegenler hakkında araştırma yapanlar bilir şimdiye kadar çok sayıda "Süper Dünya" olarak nitelenen gezegenler keşfedildi. Bu gezegenler, karasal yapıda olsalar da, dünyamızın 1,5 katından 7-8 katına kadar değişen kütlelere sahipler. Yani bir nevi hormonlu Dünya olarak nitelenebilirler. --- Peki böyle bir gezegende insanlar yaşayabilir mi? ❖ Yıldızına uygun uzaklıktaysa süper dünyalar bizim gezegenimize benzer bir atmosfere ve iklime sahip olabilirler. Hatta bazılarının üzerinde gelişkin yaşamın bile şekillenmiş olma ihtimali var. Bu yaşam, elbette gezegenin yüksek kütleçekimine uygun olarak biçimlenme durumunda. Orada şekillenmiş hayat için gezegenin kütleçekimi bir sorun teşkil etmeyecektir. ❖ Bizler bir süper dünyaya ayak bastığımızda, ciddi bir ağırlık sorunuyla karşılaşırız. Örneğin gezegen, Dünya'nın iki katı kütleye sahipse, 75 kilo ağırlığındaki astronotumuz kendisini 150 kilo olarak hissedecektir. Eğer gezegen dünyamızın 4 katı kütledeyse kas ve kemikleri 300, 6 katı ise 450 kiloluk bir ağırlığı taşımak zorunda kalacaktır. Aynı kas ve kemik yapısıyla, bir anda 300-400 kiloya çıktığınızı düşünün. Kısa sürede tökezler ve yere yapışırdık. Kalkmaya calışırsak harcayacağımız efora yazık, kısa sürede kaslarımız yorulacaktır. ❖ Bizlerin vücut yapısı, Dünya'nın kütleçekimine uygun şekillenmiştir. Kemiklerimiz şu anki ağırlığımızı taşıyacak kadar güçlüdür, kaslarımız gövdemizin ağırlığıyla orantılı biçimlenmiştir. Dolayısıyla bir süper dünya üzerindeki yüksek kütleçekimi, hareket etmemizi büyük ölçüde engelleyecektir. Buralara giden astronotlar çok kısa yürüyüşlerde bile yorulacak, hatta ayakta dururken bile zorlanacaktır. Gezegen ne kadar dünya benzeri, ne kadar hayat dolu olursa olsun insanoğlunun ağırlık (yüksek kütçekim) nedeniyle bir süper dünyada yaşaması çok zor hatta imkansızdır. ❖ Her ne kadar gezegenimiz 13.000 km çapa sahip küçük bir gezegen olsa da, başka gezegenlere göre bir süper dünya sayılır. Mesela dünya, Merkür, Mars ve Plüton'a göre devasa bir gezegen. Eğer Mars'ta yaşayan zeki varlıklar olsaydı, bir şekilde Dünya'ya geldiklerinde aynı sorunla karşılaşacaklardı. Çünkü Mars'ın düşük kütleçekimine alışmış olan vücutları, dünyamızda aniden 3 katı çekime maruz kalacak, bizim gözüpek Marslı astronotlarımız Dünya yüzeyinde binbir güçlükle yürümeye çalışacak, tökezleyecek ve öyle kala kalacaklardı. ❖ Neyse, büyük de olsa makul boyutlara, mesela Dünya'nın 1.5 - 2 katı kadar kütleye (ve çekime) sahip gezegenlere adapte olmak, iyi beslenme ve sıkı bir antreman programıyla kasları ve kemikleri güçlendirerek mümkün olabilir. Yani, böyle bir gezegene yerleşeceksek eğer, ilk ve en acil kurmamız gereken yapı, bir Fitness Center olmalı. Bir de yürürken düşmemeye özen gösterin, ne de olsa yerçekimi Dünya'dan daha fazla ve çok sert biçimde yere çarpacaksınız. Kemikleriniz kırılabilir 😊

Göksel Yüzük M57 ￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣ Adı......................Halka Bulutsusu Diğer Ad.............Ring Nebula Katalog No.........Messier/M57 NGC No..............6720 Takımyıldız.........Çalgı (Lyra) Türü....................Gezegenimsi Bulutsu Uzaklık...............2300 ışıkyılı Parsek...............700 parsek ━ Güneş benzeri bir yıldızın hazin sonu. Bundan 20 bin yıl önce yakıtı biten yıldız,dış katmanlarını uzaya salmasıyla bu görkemli bulutsuyu olusturmuştu. Tabii ana yıldız sönünce,olası gezegenleri uzaya savrulmuş olmalı. ━ Halka (Ring) Bulutsusunun ortasında merkezi olan Beyaz Cüce yer almakta. Yaklaşık Dünya Büyüklüğünde olan bu merkez son derece sıcak. Beyaz Cüceden yayılan çesitli ışınımlar sayesinde Halka Bulutsusu görünür olmaktadır. Halka Bulutsusu ceşitli renkler de görülüyor.Merkezdeki koyu mavi renk helyumu temsil eder, iç halkanın açık mavi rengi hidrojen ve oksijenin parlamasıdır ve dış halkanın kırmızımsı rengi azot ve kükürttür. Merkezdeki yıldız ile halka arasındaki boşluk ise gazla doludur. Bu alan boş görülür çünkü oradaki tüm enerji görünür ışık yerine çok sıcak ultraviyole ışınına dönmüştür. ━ Halka Bulutsusu, Messier’in kataloğunda listelenen Dumbbell (M27), Küçük Dumbbell (M76) ve Baykuş (M97) gezegenimsi bulutsusundan biridir

Gökadamızın Azman Yıldızı ￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣￣ ❪Eta Carinae Süper Dev❫ Adı.....................Eta Carinae Diger Ad.............η Carinae Kütlesi................150 Güneş kütlesi Yaşı....................3 milyon yıl Takımyıldız.........Karina (Carinae) Türü....................Mavi Süper Dev Uzaklık................7.500 Işıkyılı Nihai Son............Süpernova + Karadelik ❖ Gökadamızın en haylaz yıldızı. İsminden de anlaşılacağı gibi, Karina takımyıldızı'n da yer alan ve bizden yaklaşık olarak 7.500 ışık yılı uzaklıkta bulunan bir yıldız sistemidir. Bir yıldız sistemi diyoruz çünkü en az iki yıldızdan olusuyor. Birinci yıldız LBV türü dediğimiz Mavi renkli değişken bir yıldız. ❪Aslında kendisinden daha büyük ve iri azman yıldızlar var (Betelgeuse, Antares, Canis Majoris) ama kütlece ondan daha ağırı bulunmadığından "Gökadamızın Yıldızı" ünvanini fazlasıyla hakediyor bana göre❫ ❖ Eta Carinae, "O" sınıfı Mavi parlak bir süper dev bir yıldızdır. "O" sınıfı olduğundan kısa ömürlü bir yıldızdır. Şuan 3 milyon yıl yaşında ve merkezindeki Hidrojen kendisini en fazla bir milyon yıl daha yaşatacak kadar stoğu bulunmaktadır. Merkez demir ile dolunca (Demir en kararlı elementtir ve termonükleer tepkimelere giremez) yıldızı ayakta tutan ışıma basıncı biter. Savaşı kazanan kütleçekim acımasızca yıldızın merkezine çöker. İşte bu olaya Süpernova diyoruz. Merkez çökünce basınç ve şok dalgaları yıldızı parçalar. Geride ise bir Karadelik miras bırakacaktır. Bu Karadelikten yayılacak olan Gama ışınları binlerce ışıkyılı çaplı bir alanı cehenneme çevirecektir ❖ Bu dev yıldızın ağırlığı tam 150 adet Güneş'e eş değer bir kütleye sahip. Bu inanılmaz büyüklük bir yıldız için inanılmaz bir sorun. Eta Carinae büyüklüğünün bedelini ağır bir şekilde ödüyor. Hesaplamalara göre doğumundan bu güne kadar 30 Güneş kütlesini Evrene yaydığı düsünülüyor. Şu an bileşik bolometrik aydınlatma gücü Güneş'in 5 milyon katı kadar. Doğal olarak kaybettigi 30 Güneş kadar kütle nedeniyle onu göremiyoruz. Bu madde yıldızı adeta örtmüş durumda. Eta Carinae, 165 yıl önce gizemli bir şekilde gecenin en parlak 2. yıldızı haline geldi ve bu yaklaşık 20 yıl sürdü. Etrafındaki Homunculus Bulutsusu'nun bu patlama sırasında oluştuğu düşünülmektedir. Bulutsunun merkezinde Eta Carinae'den yansıyan mor renkli ışık görülebilmektedir. ❖ Eta Carinae halen beklenmedik patlamalar geçirmekte olup, büyük kütlesi ve değişkenliği onu önümüzdeki birkaç milyon yıl içerisinde patlayabilecek görkemli bir üstnova ❪Hyper Nova❫ adayı haline getirmektedir.